Yükleniyor...
Cumhuriyet Üniversitesi Felsefe Bölümü'nün Kurucusu: Uluğ Nutku

 

 

 

 

   Prof. Dr. Uluğ Nutku

 

Erhan Karataş / yazar

 

   17 Kasım 2024 tarihinde değerli dostum Prof. Dr. Örsan Öymen'den, kendi kurduğum Öğretmenim adlı watssapp sayfama bir mesaj geliyor.

 

 

   Benim de çok yakından ilgi duyduğum felsefe konusunda Yedikule Gazhanesi'nde Prof. Dr. Uluğ Nutku'nun vefatının 10. Yıldönümünde o'nu anma adına Felsefe Sanat Bilim Derneği tarafından düzenlenen; 'İnanmanın Felsefesi' adlı eserindeki düşüncelerinin ve tezlerinin ele alınacağı sempozyuma davet ediliyorum. Sempozyumda ki konuşmacıların ülkemizin ünlü felsefecileri olması nedeniyle ilgi duyuyor ve öncelikle Uluğ Nutku'nun kim olduğunu araştırıp öğrenince ilgim daha da çok artıyor ve Uluğ Nutku'nun memleketim Zara'da doğmuş olması nedeniyle de soğuk bir hava olmasına rağmen Marmaray ile Kazlıçeşme'ye, oradan da Yedikule Gazhanesi'ne yürüyorum. Yürürken biyografi yazarı Yakup Kadri Bozalioğlu'nu arıyor ve Uluğ Nutku'yu soruyorum, Zara'da doğmuş olduğunu ve Zaralı olmadığını olasılıkla babasının Zara'da memur olduğu yıllarda Zara'da doğmuş olabileceğini söylüyor.

 

 

   Yedikule Gazhanesi'nde beni, çok sevdiğim Prof. Dr. Örsan Öymen nazik bir şekilde karşılayarak panelistlerle birlikte başka hocalarla da tanıştırıyorlar ve Burhaniye Dutluca köyümüzde yapmayı planladığımız geleneksel felsefe toplantıları yapmayı tasarladığımızı anlatıyorlar. En ön sıraya hocaların yanına oturtuyorlar. Örsan Öymen Hoca açılış sunumunu yaptıktan sonra Uluğ Nutku'nun eşi Hülya Can Nutku hanım nefis bir sunum yapıyorlar. Ardından Prof. Dr. Yusuf  ÖrnekProf. Dr. Sinan Özbek ve Prof. Dr. Adnan Gümüş sırasıyla panele renk ve katkı sunuyorlar.

 

 

   Bu arada yine çok saygı duyduğum ve Cumhurbaşkanı adayı olmaya kendini adamış olan Bilim Adamı Dr. Serdar Savaş'la da tanışma fırsatım oluyor ve kendilerine Gukuk Kuşu adlı kitabımı imzalayarak hediye ediyorum.

 

 

   Prof. Dr. Uluğ Nutku'nun yaşamı ve çalışma alanları konusunda değerli bilgiler edindikten sonra panele ara verilince değerli eşi Hülya Nutku ile tanışıyorum. Gukuk Kuşu adlı kitabımı imzalı olarak hediye ediyorum ve bu sırada Zaralı olmam nedeniyle benimle yakından ilgileniyor ve yanında bulunan Prof. Dr. Bayram Hoca ile de tanıştırdıktan sonra Malatya Üniversitesi'nden geldiklerini ve orada Zaralı Prof. Dr. Abdullah Korkmaz'ı tanıyıp tanımadığımı soruyorlar. Babasını yakından tanıdığımı ve uzak akrabamız olduğunu söylüyorum.

 

 

   Yaklaşık 20 yıl kadar önce 2000'li yılların başlarında Cumhuriyet Üniversitesi'nde iken Zara'ya Bayram Hoca ile gidip Uluğ Nutku hocanın doğduğu evi bulmuşlar, bana yerini anlatıyorlar ama çıkaramıyorum, ya da tam anlatamıyorlar. Birlikte fotoğraflar çektirip iyi günler ve  başarılar dilekleriyle ayrılıyoruz. 13 Mart 2025

_________________________________

 

 

   Prof. Dr. Uluğ Nutku

 

Hülya Can Nutku felsefeci - araştırmacı

 

 

   O'nun nasıl bir insan olduğu, nasıl bir hayat geçirdiğinin hikâyesini anlatmak isterim.

 

 

   O, hep bize umut verenlerden oldu.

 

 

   Uluğ Nutku 12-13 Nisan 1935 yılında Sivas'ın Zara ilçesinde doğmuştur. 1947 - 1957 tarihleri arasında İstanbul'da Robert Koleji'ni okumuştur. 1957'nin Şubat ve 1964'in Haziran tarihleri arasında Türkiye'nin en önemli felsefe temsilcilerinin yetiştiği İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü öğrencisi olmuştur.

 

 

   1964 - 1974 tarihleri arasında Takiyettin Mengüşoğlu'nun danışmanlığında Yeniçağ Felsefesinde A Priori Problemi üzerine adlı doktora çalışmasını yaparken, 1969 yılında Sistematik Felsefe ve Mantık Kürsüsü'nde asistan olarak atanmıştır. 1978'de Antropolojinin İnsan Kavramı ile Ethik'in İnsanlık Kavramı üzerine bir çalışmayla doçent olmuştur. 1990 yılına kadar İstanbul Üniversitesi'nde çalışmış, 1990 yılından sonra Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Felsefe Bölümü'ne geçmiş ve bölüm kadrosunun oluşturmasıyla beraber aynı yıl öğrenci alımı başlamıştır. 1994 yılında Profesör olmuştur. 1994 yılında Mersin Üniversitesi'ne geçmiş,  hem üniversitesinin, hem felsefe bölümünün kurucuları arasında yer almıştır. Aynı yıl felsefe bölümüne öğrenci alımına başlanmıştır.

 

 

   1999 yılında kendi isteğiyle emekli olmuştur ve Kocaeli Üniversitesi Felsefe Bölümü'nün yüksek lisans programında bir yarıyıl dersler vermiştir.

 

 

   2000 yılında Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü kurmuştur ve bölüm kadrosunu oluştururken aynı yıl öğrenci alımına da başlanmıştır.

 

 

   2003 yılında yaş sınırından ötürü emekli olmuştur. 2003'ün Nisan, 2005'in Şubat tarihleri arasında Cumhuriyet Üniversitesi'nde dışarıdan dersler vermeye devam etmiştir. 2007-2008 öğretim yılında Çukurova Üniversitesi felsefe programında ders vermiştir. 2008-2009 tarihleri arasında Çukurova ve Cumhuriyet Üniversitesi'nde dışarıdan dersler vermiştir.

 

 

   Uluğ Nutku Almanca'yı ve İngilizce'yi çok iyi kullanarak felsefe metinlerini çözümlemiştir. İnsana olan ilgisi o'nu felsefi antropoloji çalışmalarına yöneltmiştir. 

 

 

   Uluğ Nutku; alanında adını duyurduğu çalışma inanmanın yapısını araştırdığı 'İnanmanın Felsefesi' adlı yapıtıdır. Bu eserinde '.... inançlar arasında birinin diğerine üstünlüğünden söz edilemez' der. 

 

 

   Bütün eserlerinde görülen başta gelen özellikler; kendine has üslûbu, ifade özgünlüğü, felsefe bakış açısı ciddiliği, felsefi derinliği ve ifade güzelliğidir.

 

 

    Uluğ Nutku 17 Kasım 2014 yılında vefat etmiştir.

 

 

 

   Zara İlçemizle bağlantısı olan değerlerimizden birisi: Uluğ Nutku

 

 

   Dr. Alper Korkmaz / felsefe tarihi doktoru

 

 

   Uluğ NutkuCumhuriyet Üniversitesi Felsefe Bölümü'nün de kurucusu olan kıymetli bir filozofumuzdur ki, memleketim olan, Sivas'ın Zara ilçesinde, 1935 senesinde dünyaya gelmiştir. Altmışlı yılların başında, İstanbul Üniversitesi'ndeki felsefe tahsilini tamamlamıştır. Şimdi ben, doktora düzeyinde felsefe tahsili yapmış birisi olarak, Uluğ Hocanın felsefeye dair düşünceleri ve felsefe yapma şekli hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. Ayrıca, görüşlerinden kimi örnekler de vereceğim.

 

 

   Uluğ Hocanın yazdıklarında ilk göze çarpan şey, terminolojiye boğulmamış, açık, anlaşılır bir anlatımdır. Felsefe sahasında çok rastlanır bir durum değildir bu. İletişim kaygısı önce geldiği zaman genellikle böyle davranılır, gelmediğindeyse, bunun tersi şekilde davranılır, zor anlaşılır anlatım öne geçer. Burada kaygı genelde, başkalarının gözünde yükselmektir. Bu, çokluk başarılır da. Çünkü zor anlaşılırlık, insanlara üstün ve derinlikli bir şey karşısında oldukları hissini verebilmektedir. Bu bir yanılsamadır elbet. Kanaatimce bu konuda doğru tutum, amacın, başkalarının gözünde yükselmek değil, iletişim olmasıdır Uluğ Hocada olduğu gibi.

 

 

   Felsefede dağınılıktan yana olmadığını vurgulayan Uluğ Hoca, özellikle bir anda ilgi çekmeye başlayan ve kısa zamanda üzerine çokça yazılan konularda, birleştirici çabaların değerine ve gereğine inanır. Dil konusunu ve dil felsefesi sahasındaki durumu ve ihtiyacı buna örnek verir.

 

 

   Felsefe disiplinleri içinde, birinin temel olduğuna dair, filozofların bir inancından söz eder ki Uluğ Hoca, bu sorun ilkin Platon'da ortaya çıkmıştır. Bu konuda bazı filozoflar net bir görüş ortaya koymuş olmakla birlikte, genelde buradaki tutum, filozofun çalışmalarında hangi felsefe dalını merkeze alınmış olduğundan anlaşılır. Bu konuda Aristoteles'i örnek veren Uluğ Hoca, onun, ilk felsefe dediği metafiziğe birinciliği verdiğini söyler. Ancak onun metafiziğinin genelde yanlış anlaşıldığına ve bu yanlışın sürdürüldüğüne dikkat çekerek, felsefede ezberciliğe ima yoluyla eleştiri getirir. Gerçekten de felsefe, aracı temelde düşünmek olan bir bilgisel faaliyet olduğundan, ezbere konuşmalara belki de hiç rastlanmaması gereken tek sahadır. Ama gene de felsefe sahasında ezbere konuşmalara rastlanabilmektedir, hem de sıklıkla. Uluğ Hoca, etiği birinci disiplin sayanın çıkmadığını söyledikten sonra, bunun olmazlığını belirtir, çünkü etik, tümüyle insana ait bir konudur, bir değer sorunudur. Ancak gene de ona göre, ahlak, felsefenin tek konusu olarak belirlenseydi, bu sorun oluşturmazdı. O, burada ahlakın önem ve değerine dikkat çekmekle birlikte, ahlak konusunu çalışmalarında sistematik şekilde ele almamış olduğunu söyler. Mesela Kant da ahlaka Uluğ Hoca gibi büyük bir önem verir ve hatta ona bir yücelik atfeder. Kant'a göre, bir akıl varlığı olarak insanın büyüklüğü erdemlilikten ileri geliyordur.

 

 

   Ancak gene de Uluğ Hocaya göre, temel felsefe disiplini olabilecek vasfa sahip olan felsefe dalı, yalnızca ontolojidir. Çünkü ontoloji, neyi inceleme nesnesi yaparsa yapsın, onun varlık belirlenimini sorgular. Nesneleri üç türe ayırır Uluğ Hoca: Oluştaki gerçek nesneler, oluşun dışındaki ideal nesneler ve düşünce nesneleri. Gerçek nesnelerin varlığı, insanın bilgisine bağlı değildir. Eğer durum böyle olsaydı, ancak insanın bildikleri varolurdu, bilmediklerine varlık verilemezdi. Bu konuda, materyalizmin yaptığı gibi sadece maddenin varolduğunu ya da  idealizmin yaptığı gibi, sadece düşüncenin varolduğunu söylemek yerine, Schopenhauer gibi, özne ve nesnesinin beraberce varolduklarını söylemek, daha uygun düşecektir. Böylece, onlar beraberce varsa, ikisini birbirinden koparmak da, ikisinden birini temel yapmak da hatalı davranmak olacaktır. Felsefe dallarından hangisinin birincil olduğu sorunu da yapay gibidir. Çünkü felsefe dalları tarafından, farklı kesimlerine odaklanılan varlık bir bütündür, kısımlarının hepsiyle birlikte vardır, öyleyse bu kısımlardan birini temel yapmak neden gereksin ki? Örneğin, insan birçok parçadan müteşekkildir. Bir parmağı bile kopacak olsa, tamlığından kaybeder. Bu konuda daha sıkıntılı bir tutum, insanın parçalarını birbiriyle yarıştırmaktır. Mesela, kafa ile kalp birbiriyle çok mücadele ettirilir. Oysa bütün içinde ikisinin de kendine has yerleri, rolleri vardır. Birbiriyle mücadele etmek şöyle dursun, parçaları oldukları insanın dünya ile mücadelesinde, ona destekçidirler, böylece bilakis aralarında dayanışma, yardımlaşma ve güç birliği yapma olayı vardır.

 

 

 

   Uluğ Hoca, Karl Marx'ın, insanın toplumsal koşulların eseri olduğu, böylece bir öze sahip olmadığı görüşüyle birlikte, insanın özü tartışmalarının alevlendiğini belirtir. Kendisi, insanın bir özü olduğu görüşündedir. İnsanî özde üç olgu içerilir ona göre: Anlam ve değer vermek, amaç edinip onu gerçekleştirmeye yönelmek ve geçmişe (tarihe) sahip olmak ki bu, kullanılabilecek bir birikim anlamına gelir.

 

 

   İnsanın özsel bir yanı da, gerçekliği reddetme tutumuna sahip olmasıdır ki, Uluğ Hocaya göre, özgürlük denen şeydir bu. Özgürlüğün anlamı, geçmişin esiri olmayıştır. Geçmişsiz bir şu an olmasa da, geçmişin hamallığı da yoktur. Yani, geçmişin gerektirdiğini harfiyen yaşamak diye bir şey olamaz, onun gerektirmediği de yaşanabilir ki, bunu da özgürlük kuvveti mümkün kılar.

 

 

   Filozof, kendi dönemindeki bilimsel düşünceleri ve bilgi birikimini dikkate alan biridir. Uluğ Hoca, çağdaş bilimde öne çıkan evrimci bakış açısına özel ve birincil bir konum vermiştir böylelikle çalışmalarında. AristotelesLeibniz ve 

Kant, zamanlarına dek birikmiş bilgilerin hepsini edinmiş filozoflara örnek verilebilir. Onların yaptığı gibi, birikmiş bilgilerin hepsini edinmek, tüm bilgi sorunlarını, bütünleştirici bir görüşle işlemek günümüzde de denenebilir bir şeydir, ancak Uluğ Hocaya göre, bu hem zor hem de lüzumsuz bir girişim olacaktır. Bir defa, bir ömürde yapılabilecek bir iş gibi durmamaktadır. Uluğ Hoca, bu bağlamda Kant'ın, insanın yetmişlerine, tam olgunluk çağına gelince, ölmek zorunda oluşuna dair yakınmasından bahis açar ki, aynı şeyden, Rousseau da daha evvel yakınmıştır. Kant'ın söylediği şey, çözülmek istenen sorunların tükenmezliğine bir gönderme olarak da alınabilir, ancak daha ziyade, bir absürtlük imasıdır ki, Uluğ Hocaya göre, insanın bir şeylerde yavaş ve isteksiz davranmasının belki de gerçek sebep ya da bahanesini oluşturur. Belki şöyle bir yorumla, bu sorunu çözmek denenebilir: Olgunlaşınca gelen ölüm, olaydaki saçmalık unsuru değildir de belki, olgun vaziyette başlanması gereken, bitimsiz başka bir hayatın varlığına ve ölümün, onun başlayışı olduğuna dair bir işaret ve kanıttır.

 

 

   Felsefede olgunlaşmanın yıllar aldığını belirten Uluğ Hoca, felsefeyle kısa süreli ilgilenmekten doğan olgunlaşma türü iddialardaki hamlığa dikkat çeker. Olgunluk burada, bilgi ve ahlakça gelişmek anlamındadır. Zaten bu ikisi, birbirini destekleyen, birlikte götürülmesi gereken iki konudur. Theodor Adorno, bu iki konu arasındaki sıkı ilişkiyi vurgulayan düşünürlerden birisidir. Önceliği, bilgiye verir. Ona göre, düşünebilmeyi öğrenmiş bilgili bir kimse, kötü olamaz. Ahlak konusunda hazırladığım doktora çalışmamı tamamlamaya yakın, Adorno'ya hak verdiğim bir durumun doğduğunu belirtmeliyim. Uluğ Hocanın söylediği gibi, ahlak felsefenin tek konusu yapılacak olsaydı, bu bir sorun oluşturmazdı. Çünkü ahlak, esasen insanların birbirleriyle iyi geçinmeleri için vardır,  hayatlarımızda sadece birbirimizle iyi geçinmeyi öğrensek bile, bu az bir kazanım sayılmaz.

 

 

Prof. Dr. Uluğ Nutku kitapları

 
felsefe
1 İnsan Felsefesi Çalışmaları
ISBN: 
Bulut Yayınları
1998
 
 
2 Felsefe ve Güncellik
ISBN: 
Bulut Yayınları
Nisan 2005, 160 sayfa
 
 
3 1- Daha Güncel Felsefe
ISBN: 
Ana Yayıncılık
1. Baskı - 2006, 229 sayfa
 
 
 
 
2- Daha Güncel Felsefe
ISBN: 
Ana Yayıncılık
2. Baskı - Koca Ofset Ankara Ocak 2013, 240 sayfa
 
 
 
4 Gezgin Felsefe
ISBN: 
Adana 2011, 138 sayfa
 
 
 
5 İnanmanın Felsefesi 
Özebakışçı Bir Giriş
ISBN: 
Anı Yayıncılık
2012, 84 sayfa
 
 
 
6  Yeniçağ Felsefesinde  A Priori Problemi
ISBN: 
Doğu Batı Yayınları
Temmuz 2020, 106 sayfa
 
 
 
7  İnsan Felsefesi Çalışmaları Varoluş ve Tarihsellik
Yayına Hazırlayan: Hülya Can Nutku
 
ISBN: 978-605-5063-82-5
Doğu Batı Yayınları
Tarcan Matbaacılık Ankara Ocak 2016, 238 sayfa
 
 
 
 
 
 
 
şiir
8 Ur Uruk Urşu 
ISBN: 
Anı Yayıncılık
Ankara 2006, 71 sayfa
 
 
 
şiir
9  Üç Demet Şiir
ISBN: 
Anı Yayıncılık
Ankara Haziran 2015, 112 sayfa
 
 
 
Prof. Dr. Uluğ'nun
70. yaş gününe
hazırlanan ve çok sayıda felsefe ve düşün insanının katılımları ve ortak emekleriyle ortaya çıkan Armağan kitap...

 
1 Uluğ Nutku'ya Armağan
Hazırlayanlar: Mehmet Elgin - Çetin Veysal 
ISBN: 978-975-102-435-0
İnkîlap Kitabevi
Nisan 2006, 494 sayfa
 
 
 
 
 
Prof. Dr. Uluğ Nutku  hakkındaki yazılardan oluşan ve editörlüğünü Mustafa Günay'ın yaptığı kitap...

 
Cumhuriyet Döneminde Felsefe
1 Gezgin Filozof Uluğ Nutku
Editör: Mustafa Günay
ISBN: 978-605-196-518-5
Çizgi Kitabevi
Aralık 2020, 448 sayfa
 
 
 
 

 

 

Toplam Ziyaret: 4.658.330