Yükleniyor...
Gönülce / Türkülerin, Atasözlerin ve Deyimlerin Hikâyeleri 1 / | Sunucu Gönül Doğan

 

 

 

Bir Ay Doğar İlk Akşamdan Geceden 

 

Sevgili seyirciler, hoş geldiniz. Bugün yine bir türkünün izini süreceğiz...

 

Her türkünün ardında bir hikâye vardır; kimi sevda kokar, kimi hüzün, kimi de hasret. Ama bazı türküler vardır ki, içinde aşkın en büyük sınavını, yani ayrılığı taşır.

 

İşte bugün sizlerle 'Bir Ay Doğar İlk Akşamdan Geceden' türküsünün yürek burkan hikâyesini paylaşacağız. Bir aşkın, bir umudun ve ardından gelen büyük acının türküsü... Mahir ve Gülizar'ın hikâyesi...

 

Bu türkü Malatya'nın Arguvan ilçesine ait olup, kaynak kişi Hasan Durak, derleyen ise İhsan Öztürk olarak kayıtlara geçmiştir. Şimdi bu acı dolu hikâyeye kulak verelim...

---

Hikâye Anlatımı

Zamanın birinde Malatya'nın Arguvan ilçesinde Mahir adında bir delikanlı yaşarmış. Gönlünü, güzelliğiyle dillere destan Gülizar'a kaptırmış. Gülizar'da Mahir'i sevmiş, ama bu sevda kolay olmamış. Çünkü Gülizar bir ağanın kızıymış ve ağanın kızı, sıradan bir köylü delikanlısına varamazmış!

 

Ama aşk bu... Ne gelenek tanır ne de kurallar. Gülizar ve Mahir'in yürekleri çoktan birbirine mühürlenmişti bir kere... Onlar da bir karar alıp, her şeyi geride bırakarak kaçmışlar. Sevdaları o kadar büyümüş ki, ailelerinin küslüğüne bile razı olmuşlar. Gülizar'ın annesi, babası onları affetmemiş ama Mahir, sevdiği kadının elini bir ömür bırakmamaya yemin etmiş...

 

Ama kaderin de kendi oyunları vardır...

 

Mahir'in bir av merakı varmış. Ne zaman fırsat bulsa dağa çıkar, arkadaşlarıyla avlanırmış. Bir gün, Gülizar'ın içini bir korku kaplamış. 'Gitme Mahir, içimde kötü bir his var' demiş. Ama Mahir, sevdiğini sakinleştirmek için gülümsemiş. 'Korkma Gülizar, döneceğim' demiş. Ve gitmiş...

 

O av Mahir'in son avı olmuş...

 

Akşam olup da herkes dönüş için toplanınca, Mahir ortalarda yokmuş. Arkadaşları endişelenmiş, önce 'belki erken dönmüştür' diye düşünmüşler ama şehirde Gülizar'a sorduklarında, onun da Mahir'den haberi olmadığını öğrenmişler. İçlerine bir kurt düşmüş...

 

Ve tekrar dağa dönüp Mahir'i aramışlar. Sonunda, bir ağacın dibinde, sevda dolu bir yüreğin sonsuza dek sustuğu o anı bulmuşlar. Mahir artık dönmeyecekmiş...

 

Peki ya Gülizar? Sevdiğinin ölümüyle nasıl yaşasın? O'nu Mahir'in yanına getirmişler. Gülizar, sevdiğini son kez gördüğünde yüreği paramparça olmuş. Dizlerinin üstüne çöküp içindeki acıyı, kelimelere dökerek ağlamaya başlamış...

 

İşte o an, bu türkü doğmuş...

___

Türkünün İçindeki Duygular

'Bir Ay Doğar İlk Akşamdan Geceden' derken, aslında Gülizar'ın gözyaşları anlatılır. Mahir'siz geçen her gece, aysız bir karanlıktır onun için. 'Yüce dağlar eğilsin yol vereyim' dediğinde, sanki zamanın geriye akmasını diler, belki de sevdiğine tekrar kavuşmayı umar...

 

Türküler, sadece sözlerden ibaret değildir. Onlar, içinde yaşanmış bir ömrü, derin bir acıyı taşır.

 

Programın Duygusal Kapanışı

Sevgili seyirciler, bugün bir kez daha gördük ki, türküler aslında bizim hikâyelerimizdir. Mahir ve Gülizar'ın yaşadığı o büyük aşk, bir türküye dönüşerek nesilden nesile aktarıldı. Onların kavuşamadığı yerde, biz her dinlediğimizde onları hatırlıyoruz.

 

Belki de bu yüzden türküler eskimez... Çünkü içimizde bir yerlerde, her zaman Mahir gibi sevenler, Gülizar gibi bekleyenler,  aşk için gözyaşı dökenler var...

 

Şimdi sazın tellerine dokunma vakti... Yüreğimizin en derin yerinden, Mahir ve Gülizar için...

 

'Bir Ay Doğar İlk Akşamdan Geceden' geliyor...

---

Lafla Peynir Gemisi Yürümez

Giriş: 

Sevgili izleyiciler, hepiniz hoş geldiniz! Bugün yine hepimizin hayatına dokunan bir konuyla karşınızdayım. Şimdi size bir soru: Kaç kez birinin sözlerine inanıp hayal kırıklığına uğradınız? Kaç kez verilen sözlerin tutulmadığını gördünüz? İşte bugün bu durumu anlatan çok güzel bir atasözüyle başlayacağız: 'Lafla Peynir Gemisi Yürümez'   

 

Ne demek bu? Şöyle düşünün... Koca bir geminiz var, ama rüzgâr yerine sadece sözlerle ilerlemeye çalışıyorsunuz. Mümkün mü? Tabii ki değil! Gemiye yön veren rüzgâr değİl mi? İşte hayatın her alanında da ilerlemek için yalnızca söz yetmez, emek, çaba ve gerçek adımlar gerekir.

 

Gerçek Hayattan Örnekler

İş dünyasında; bir patron düşünün, çalışanlarına hep vaatlerde bulunuyor: 

-'Maaşlara zam yapacağız!'

-'Bu sene herkesin pozisyonu yükselecek!' Ama yıl geçiyor, hiçbir değişiklik olmuyor. Çalışanlar da umutla bekleyip sonunda hayal kırıklığına uğruyor. O yüzden, çalışan bir sistem izliyorsaK söz değil, eylem gerekli!

 

İlişkilerde birisi çıkıp diyor ki; 

-'Seni hayatım boyunca seveceğim, mutlu edeceğim.'

 

Ama iş ufak bir sorunda pes etmeye, ilgisizleşmeye gelince, ortada ne aşk kalıyor ne de sevgi. Gerçek aşk, sözle değil, davranışlarla gösterilir.

 

Arkadaşlıklarda: 

Hepimiz bir dönem şöyle bir şey yaşamışızdır:

-'Her zaman yanindayım!'

-'Dostluk ömür boyu sürer!'

Ama insan en zor zamanında bir bakıyor ki, o 'hep yanındayım' diyenler bir bir kaybolmuş. Dostluk, zor zamanda belli olur.

 

Sosyal Hayatta: 

Seçim dönemleri düşünün...?Politikacılar ne diyor?

-'Yollar yapılacak!'

-'Ekonomi düzelecek!'

Ama bir bakıyoruz, aynı sorunlar devam ediyor. İşte tam burada da devreye giriyor bu atasözü. Sadece sözle olmaz, harekete geçmek gerekir.

 

Sonuç ve Kapanış: 

 

Hayat bize gösterdi ki, güzel sözler bir yere kadar...

Önemli olan, verilen sözlerin yerine getirilmesi, yapılan işlerin konuşması.

 

O yüzden, değerli izleyiciler... Sizi sadece konuşanlar değil, gerçekten yapanlar mutlu eder. İşte bu yüzden atasözleri bizim için yok gösterici. Bugün 'Lafla Peynir Gemisi Yürümez' dedik, Şimdi ise bir deyimle geçiyoruz...

 

Hazır mısınız? Çünkü sıradaki deyim tam da hepimizin yaşadığı bir durumu anlatıyor!

 

 

---

Mızgı Daralmak

Sevgili izleyiciler, bugün, hayatın tam içinden iki önemli sözü konuşacağız. Biri hepimizin  kulağına çalınan, ama ne kadar doğru olduğunu bazen unuttuğumuz bir atasözü 'Lafla Peynir Gemisi Yürümez.' Bunu konuştuk, anladık: Hayat, sadece sözlerle değil, eylemlerle ilerler.

 

Ama iş sadece burada bitmiyor! Bugün bir de hepimizin hissettiği ama belki de adını bilmediği bir deyimi konuşacağız: 'Mızgı Daralmak'.

 

'Mızgı Daralmak' nedir?

Bazen öyle anlar gelir ki, insan daralır... İçinde bir sıkıntı, bir bunalıma hissi... Sanki her şey üstüne üstüne geliyormuş gibi olur. İşte 'Mızgı Daralmak' tam da bu anları anlatan bir deyimdir.

 

Kimimiz trafikte beklerken, kimimiz üst üste gelen sorunlarla, kimimiz de içimizde bir sebep bile bulamazken daralırız. O sıkıntı, o bunaltı gelir, yüreğimize oturur.

 

Örneklerle Anlatım:

Günlük hayatta bir düşünün... İş yerindesiniz, sabah kahvenizi bile içmeden patronunuz ardı ardına işler yağıyor. Telefon susmuyor, e-postalar birikiyor... İçinizden bir 'Of!' çekiyorsunuz değil mi? İşte tam o an Mızgınız daralmış demektir.

 

İlişkilerde; sevdiğiniz insanla konuşuyorsunuz, ama konu sürekli aynı şeyler... Sürekli şikayet, sürekli sıkıntı, sürekli aynı tartışmalar... İçinizden daralıyor, sıkışıyor. İşte o an Mızgınız daralmıştır.

 

Kalabalık Ortamlarda: Bir düğüne gidiyorsunuz salon tıklım tıklım. Nefes almak zor, içerisi sıcak, bir de üstüne oynayanların çarpıştığı o an... 'Biri şu pencereyi açsın!' dediğiniz o an, tam olarak mızgınızın daraldığı an!

 

Sonuç ve Kapanış: 

İnsan, zaman zaman daralır. Bu hayatın içinde var. Ama bazen mızgı daralınca biraz nefes almak, biraz uzaklaşmak, biraz içimizi ferahlatmak gerek. Çünkü her sıkıntının, her daralmanın ardından mutlaka bir rahatlama gelir.

 

Şimdi gelelim işin duygusal tarafına... Bugün ne demiştik? 'Lafla Peynir Gemisi Yürümez'. Bir şeylerin değişmesi için sadece konuşmak yetmez, harekete geçmek gerekir. Ana bazen de mızgı daraldığında durup bir nefes almak gerekir.

 

Peki şimdi size bir soru: Mızgınız daraldığında en çok ne yaparsınız? Cevaplarınızı bekliyorum!..

 

Ama önce bir türkü molası... Bugün, mızgısı daralanların içini açacak bir türküyle devam ediyoruz! Hazırsanız, sazlar hazır, türkü başlıyor.

 

 

 

Toplam Ziyaret: 4.490.588